Hekim Aidin Salih Kimdir

Aidin SALİH

Hekim Aidin Salih 4 Mart 1943 yılında (27 Safer, 1362) Ukrayna’nın Brusovka köyünde dünyaya gelmiştir. O yıllar 2. Cihan Harbi dönemiydi ve Ukrayna Alman Ordusu’nun işgali altındaydı. Aidin Salih’in çocukluğu zor şartlar altında geçmiştir. Savaş sonrası dönemde; ilkokul, ortaokul ve liseyi başarıyla tamamlamış, devamında Lugansk şehrinde Tıp Koleji’nden mezun olmuştur.

Hastanelerde çalışmış, modern tıpla fiilen ve yakından tanışmıştır. Hayatını değiştirecek olan ilk tıp tecrübelerini savaş sonrası yapılandırılan hastanelerde edinmiştir. Modern tıbbın temel prensiplerine karşı skeptik bakış açısı o dönemde şekillenmiştir. Bu kuşkuları bertaraf etmek için araştırmalarını sürdürürken Taşkent Üniversitesi’nin biyoloji bölümünde okumaya karar vermiş, 1977 yılında mezun olmuştur. Aidin Salih, tıp fakültesinde aldığı bilgilerden çok biyoloji fakültesinden istifade ettiğini, insan müdahalesi olmadan, tabiatın ve canlıların ne kadar mükemmel bir sistemle çalıştığını müşahede ettiğini de anlatmıştır

1970’li yılların başlarında Sovyetler Birliği’nde, hastalıklar ve tedavi şekillerinin alternatif yöntemlerini konu alan geniş bir akım başlamıştır. Aidin Salih, su oruçları ve daha birçok tedavi yöntemiyle o dönemde tanışmış ancak bunların hiçbiri kendisini tatmin etmemiştir. 1970’li yılların sonunda İbn-i Sina’yı incelemeye başlamış, büyük faydalar görmüş, fakat aradığı soruların hakikatine ulaşamamıştır. Ancak 40 yaşından sonra müslüman olup, Kuran-ı Kerim ve Hadis-i şeriflerle tanıştıktan sonra, hakikatin farkına varmış; aradığını bulduğunu anlamıştır.

Aidin Salih, çocukluğundan itibaren çevresinde olup biten her hali dikkatle inceleyen; hadiselerin sonuçlarına hikmet nazarıyla bakabilen biri olmuştur. Burnu yaralı bir köpek gördüğünde, yaranın etrafındaki kurtları fark edip durumu annesine aktardığında; annesinin “demek ki yara iyileşecek” cevabını alması; tuttukları bir balığın karnında, önceden oltayla yaralanmış alanın üzerinin, mükemmel bir şekilde kapanmış olduğunu görmesi; hakikatle ilgili düşüncelerinin pekişmesine vesile olmuştur.

İşgal yıllarında, şiddetli yoksulluk yaşadıklarını, çoğu zaman aç uyuduklarını, çevrelerindeki insanların ölmüş insan ve hayvan etiyle beslenirken; ailesi ve kendisinin ağaç kabukları, dalları ve otlarla idare ettiklerini; bahar geldiğinde hatmi çiçeklerinin tomurcuklarını görüp “kurtulduk…” diye sevindiklerini yine hikmet nazarıyla anlatmıştır.

Hekim Aidin SALİH, Ortodoks bir aileden gelmesine rağmen İslam fıtratı üzerine hissettiğini, öyle yetiştirildiğini söyler. Kümeslerindeki tavuklara yem verdiği günlerden birinde; annesinin “Onları beslendiğin, onlara baktığın gibi; bizlere de bakan, besleyen biri var” demesini hiç unutmaz. Öğrencilerine o cümlenin kalbindeki yankısını, tekrar tekrar söyler…

Aidin Salih Hanımefendi sadakatli bir eştir. 1991’de  cumhurbaşkanı seçimlerine katılan eşi Muhammed Salih’in seçim kampanyası münasebetiyle, ailesiyle röportaj yapmaya gelen gazetecinin “Vatanınızı özlemiyor musunuz?” sorusuna Aidin Salih Hanım tebessümle, “Benim vatanım, eşimdir”  cevabını vermiştir.

Aidin Salih sabırlı ve merhametli bir mümine idi. 1993 yılında eşi siyasi nedenlerle Türkiye’ye sürgün edilmiş ve aynı yılın mayıs ayında Aidin Hanım ve çocukları da İstanbul’a gelmiştir. Fakat kısa süre içinde Salih Ailesi Avrupa’ya gitmek zorunda kalmıştır ve yaklaşık on yıl içinde, Norveç ve Almanya’da sürgün hayatı yaşamıştır. Almanya’da kaldıkları yıllarda, sürekli mercimek çorbası içtiklerini, çok ucuz bir ekmek yediklerini ifade ederken; daha iyi bir ekmek alabilmek istediğinde, eşinin; “halkım zor durumdayken biz nasıl bu ekmeği yiyebiliriz” dediğini;  ancak Özbekistan’dan gelen bir misafirin, Salihlerin evinde iki üç gün kaldıktan sonra, aynı yemeklerden usanarak “sizler etli yemek yemiyor musunuz? Bizde etsiz yemeği kimse yemez” dediğini Aidin Hanım tebessümle anlatır.

Avrupa’da iken Aidin Salih ve ailesi daima Türkiye özlemi ile yaşamış ve nihayet onlara 2005 yılında Türkiye’ye giriş izni verilmiştir.

Ömrünün son on yılını Türkiye’de geçirmiş olan Aidin Salih bu sürede İslam Tıbbı alanında büyük hizmet etmiştir. Binlerce hastanın iyileşmesine vesile olmuş aynı anda talebeler yetiştirmiştir.  Bu sürede verdiği seminerlerde tutulan notların eksik ve hatalarını tespit ettikçe “Gerçek Tıp – Yitik Şifanın İzinde” kitabı 2007 Temmuz ayında yayınlanmıştır.

Bu kitap hakikati aradığı uzun yıllar sonucunda sentezlediği bilgilerin neticesidir. Eşi Muhammed Salih; doktor olarak çalıştığı ilk yıllarda kendisinin de defalarca hastalandığını, öyle ki neredeyse bütün hastalıkları bünyesinde yaşadığını; eğitimini aldığı yöntemlerle iyileşmediğini fark ettiğinde doktorluk yapmayı bıraktığını; kendisine faydası olmayan bir doktorun, hastalarına da fayda veremeyeceğine inandığını dile getirmiştir.

“ Gerçek Tıp – Yitik Şifanın İzinde” kitabının ilk baskısıyla birlikte düzenli dersler vermeye başlamıştır. “Uyuyan bir sünnetimi uyandırana yüz şehit sevabı vardır.” hadis-i şerifine binaen Türkiye’de Peygamber sünneti olan  hacamat uygulamalarının yaygınlaşmasına vesile olmuştur. Aynı şekilde Türkiye’de yürütülen Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp uygulamalarının yasallaşması ve yaygınlaşması sürecine uzman olarak destek vermiştir.

Hekim Aidin Salih’in, eğitimlerinin daha sistemli yürütülmesi için, kendisinin “En büyük hayalimdi” dediği İstanbul Doğal Sağlık Enstitüsü kurulmuş, Aidin Salih’in onursal başkanlığında beş dönem dersler yürütülmüştür. Bu merkez bünyesinde Türkiye’yi il il dolaşmış, çeşitli vilayetlerde seminerler yapmış, öğrenciler yetiştirmiştir. Farklı ülkelerde konferanslar vermiştir. Hastalık ve sağlığın temel sebeplerini, bir mümin ferasetiyle inceleyip ortaya koymuştur. Ölümünden önce talebelerine bir vakıf kurulmasını ve kendilerine miras bıraktığı ilmin kurumsal çerçevede nesiller boyunca aktarılmasını vasiyet etmiştir. Doğal Sağlık Derneği bu vasiyeti yerine getirmek gayesiyle kurulmuştur.

Merhum Aidin Salih’in Muhammed Salih’le evliliğinden, Umida ve Timur adında iki evladı, sekiz torunu vardır. Çocuklarını, öğrencilerini, torunlarını, insanları çok sever, hastasını sevmeyen hekimin faydalı olamayacağını söylerdi. Torunlarına, küçük çocuklara çok müdahale etmez, ağlamalarını fazla dikkate almaz, şımartmaz; onlara da yetişkin gibi davranmaya özen gösterirdi. “Yitik Şifanın İzini” bebeklikten itibaren torunlarına, etrafındaki çocuklara sevdirmiş, küçük fertlerin daha o yaşlarda aklı başında bir insan gibi düşünmelerine vesile olmuştur.

Aidin Salih’in hayatı kadar, ölümü de önemli dersler içermektedir. Ölümü özlemle bekleyen sayılı kullardan olduğunu her merhalede göstermiştir. Ölümünün yaklaştığını hissetmiş ve yaşamı boyunca, ölüm anında yapmak istediği hazırlıkları duru bir akıl ile gerçekleştirme nasibine erişmiştir.

Hakka kavuşmasının ardından; çok az suyla yıkanmak istediğini, tabutunun sirkeyle silinmesini, içine gül suyu dökülmesini, kefeninin içine çörek otu konulmasını, yıkandıktan sonra birkaç defa daha tütsü yapılmasını, kimsenin ağlamamasını, ardından sadece Kur’an okunmasını vasiyet ederken ki hali; yüzündeki nur, bakışlarındaki aydınlık; ders gibi okutulmaya değerdi. Onu kefeni içinde görenler asil bir Elif harfine benzetmiş, ölümün güzelliğini onun bu dünyaya vedasında görebildiklerini ifade etmişlerdir.